Oldum olası efsanelere bayılırız. Hiç bir bilgi sahibi olmadan, görmeden, bilmeden, yaşamadan teşhis koymak bize özgü.
Bir adamla kadını yanyana görünce aşk yaşıyolar damgasını hemen vururuz.
Allahın hikmetini gidip bir yerlere bağlarız.
Tıp doktoru prof da olsa, elinde bilimsel hiç bir dayanak olmadan "çocuklarınıza süt içirmeyin" maskaralığını yapmasına kafa sallarız. vs vs
Örnekler çoğaltılabilir.
Yıllar önce, askere gidenler anlatırdı. Sığır karkasının üzerinde 1948 damgasını gördüklerini söylerler, ve ordunun öyle büyük bir soğuk hava deposu var ki, savaş çıksa ülkeye ve askere 10 yıl yetecek et bulunduğunu belirtirlerdi.
Ne tesadüf ki askerliğimi levazım yedeksubay olarak yaptım. İşin içine girince bir şeyler öğrendim. İlerleyen aylarda, artık emekliliği gelmiş, mesleğe 25 yılını vermiş, Türkiyenin bir çok yerinde görev yapmış astsubay bir ağbeyime sordum...Böyle böyle bir yer varmı???
Güldü ve "sence varmıdır? inanabiliyormusun? dedi. Konu orada kapandı.
Gerçeklerle uğraşalım. Yalan, yanlış bilgilerlerle bizlerin kafasını oyalamayı çok iyi biliyorlar. Farkında değiliz belki ama dünyaya bir olta atıp, hangi milletten kaç tane sazan düşecek diye uzaktan izliyorlar, sonrada yüzleriyle değil, başka bir yerleri ile gülüyorlar.
İşimize bakalım, kalın sağlıcakla
73...
Barış